Acceptance and Commitment Therapy (ACT) Türkçe’ ye “Kabul ve Kararlılık Terapisi” olarak çevrilmiştir. ACT, bilimsel temelleri Amerikalı bilim insanı Steven C. Hayes tarafından ortaya konulmuş, üçüncü dalga bir bilişsel davranışçı psikoterapi yaklaşımıdır. Bu yönüyle ACT, semptom ve hastalık odaklı olmaktan öte sürece odaklıdır. Dolayısıyla psikolojik rahatsızlıklara tanı koymak ve bu rahatsızlıkların semptomlarını incelemek yerine, bunları genel olarak “psikolojik katılık” olarak tarif etmektedir. Psikolojik katılığın davranışsal dışavurumunu ise davranışsal aşırılık veya eksiklik olarak ifade edilebileceğimiz “davranış repertuvarında kısıtlılık” tabiriyle ele almaktadır.
“Kabul” ve “Kararlılık” kelimelerinin ACT için ihtiva ettiği anlamlar üzerine odaklanmanın, konunun özünü anlamak için gerekli olduğuna inanıyorum. Buradaki “kabul” ifadesi, acının varlığını inkar etmek veya yok saymak yerine, onun varlığını hissetmek ve kabul etmek şeklinde düşünülebilir. “Kararlılık” ise değerler veya inançlar üzerine yaşamaya kendini adamak, hedefler için adım atmaya gönüllü olmak anlamına gelmektedir. Bir diğer manada kararlılık, zorluklarla savaşmaya ve onları ortadan kaldırmaya enerji harcamak yerine, onların varlığına rağmen daima ilerlemeye yönelik irade gösterebilmektir.
ACT, kişinin değerlerine doğru harekete geçebilmesini hedefler. Aynı zamanda acının değil, acının sebep olduğu ıstırabın kişinin işlevselliğini düşürdüğünü savunur. Dolayısıyla acıdan kurtulmaya çalışmak, zihni onunla daha fazla meşgul ederek kişide bir ıstıraba yol açar. Istıraptan kaçınmak için çeşitli yöntemler deneyen birey, paradoksal biçimde kendisini problemin daha da içine gömülmüş şekilde bulur.
Bu noktada ACT’ in, insan zihninin nasıl çalıştığına dair köklü bir araştırma programı olan İlişkisel Çerçeve Kuramı (Relational Frame Theory, RFT)’ yi temel aldığını ifade etmek gerekir. RFT’ ye göre insan, dil vasıtasıyla çevresini tanıyan ve onu anlamlandıran bir varlıktır. Nesneler dil aracılığıyla tanınmakta, onların, olaylar, kişiler ve çevre arasındaki etkileşimi de yine dilin ihtiva ettiği ilişkisel çerçeveler yoluyla ikame edilmektedir. Bu ilişkisel düşünme becerisi bize çevremizi bilinçli olarak analiz etme, teknoloji üretme ve sanat yaratma gibi çeşitli kabiliyetler sağlar ancak aynı yeteneğimiz acıyı da yaratmaktadır…
Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et